• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası

RANDEVU TAKVİMİ
İLETİŞİM BİLGİLERİ
Adres:
Kenedy Caddesi Örnek Apt. No:35/10 Tunalı Hilmi   ANKARA

Telefon:
0(312) 417 38 38

Faks:
0(312) 417 70 75

Email:
info@adnancansever.com
GELEN E-POSTALAR
SİTE HARİTASI

PSİKİYATRİNİN ÖNEMİ

     Psikiyatri biliminin önemi ne yazık ki yeteri kadar anlaşılamamıştır. Psikiyatrik bozuklukların tedavi edilemeyeceği, kendiliğinden düzeleceği, tedavide kullanılan ilaçların bağımlılık yapacağı, uyuşturacağı, bir kez tedavi başlatılırsa, bunun ömür boyu süreceği gibi birçok yanlış bilgi ne yazık ki kitleleri geniş ölçüde etkilemektedir. Gerçek şudur ki; modern psikiyatri, hiçbir önemli yan etki oluşturmadan rahatsızlıkları büyük oranda iyileştirme olanağını ortaya koymuş bulunmaktadır. Üstelik çoğu psikiyatrik bozuklukta tedavi düşünülenden daha kolay ve ucuzdur.

Bu konudaki gerçekleri kısaca özetlersek;

1. Psikiyatrik Bozukluklar Yaygındır: Bilimsel çalışmalar genel toplumun yaklaşık 1/3’ünde tedavi gerektirir psikiyatrik bozukluk bulunduğunu göstermektedir. Hastanede yatanlarda ya da diyabet, hipertansiyon, romatizma, kanser gibi hastalıkları olanlarda psikiyatrik bozukluk bulunma olasılığı daha da yüksektir.

2. Psikiyatrik Bozukluklar İşlevselliği Önemli Derecede Bozar: Yapılan araştırmalar, psikiyatrik bozuklukların yaşam kalitesini en az romatizma, diyabet, kalp hastalıkları kadar bozduğunu göstermektedir. Tedavi edilmeyen psikiyatrik bozuklukların çalışma yetisini ve ilişkileri bozma, madde kullanımı, intihar olasılığını artırma gibi önemli sonuçları vardır. Ne yazık ki uygun girişimlerde bulunulmaz ise psikiyatrik bozuklukların kendiliğinden iyileşmesi genellikle mümkün değildir.

3. Psikiyatrik Bozukluklar Tanınmamaktadır: Yaygın ve önemli sonuçları olmasına karşın psikiyatrik bozuklukların tanınmasında sorunlar vardır. Aslında tedavi edilebilir bir ruhsal hastalığın belirtileri olduğu halde, belirtilerin “normal” olarak değerlendirilmesi eğilimi yaygındır. Ayrıca, psikiyatrik bozuklukların çoğunda çarpıntı, yorgunluk, baş ağrısı, baş dönmesi, nefes darlığı, mide ağrısı, bulantı gibi bedensel yakınmalar görülür. Bu yakınmaları olan psikiyatri hastaları, çoğunlukla acil servis, dahiliye, fizik tedavi, nöroloji gibi tıbbın çeşitli bölümlerine başvurmayı tercih ederler. Ne yazık ki, profesyonel tıp çalışanları bile psikiyatrik bozukluklar hakkında yeteri bilgiye sahip değildir. Bilgisizlikten ya da yanlış bilgilerden kaynaklanan bu eksiklik psikiyatrik bozuklukların tanı dışı kalmasına neden olmaktadır.

Eğer;

  • Bir psikiyatrik sorun olduğunu hissediyorsanız ya da bu yönde uyarılar var ise,
  • Yeteri kadar araştırmaya rağmen bedensel bir hastalık teşhis edilemiyor ise,
  • Birçok tedavi denenmesine karşın yakınmalarınız geçmiyor ise, psikiyatrik başvuruda bulunmak yararlı olabilir.

Tanı dışı kalmış psikiyatri hastalarına genellikle “bir şeyin yok” denmektedir. Bu tanımlama hastalarda “belirtileri ben mi uyduruyorum?” düşüncesinin ortaya çıkmasına ve hasta hekim ilişkisinin bozulmasına yol açar. “Bir şey yok” tanımlaması, kalp, akciğer ya da başka bir bedensel hastalıkla açıklanabilecek bir sorun bulunmadığı anlamına gelmektedir. Böyle bir hastalık bulunmadığı halde hastanın yakınması var ise, bu büyük bir olasılıkla psikiyatrik bir bozukluk nedeniyle ortaya çıkmaktadır.

Psikiyatrik sorun olduğu şüphesi hastaya iletildiğinde hastada bir takım olumsuzlukların ortaya çıkması da mümkündür. Bazı hastalarda “ben deli miyim?”, bazı hastalarda ise “bir derdim yok ki, psikiyatriste başvurayım” düşünceleri gelişir. Psikiyatri hastalarının %90’dan fazlasını, ağır ruhsal bozukluklarının dışında kalan hastalar oluşturmaktadır. Depresyon, panik bozukluk, somatoform bozukluklar psikotik gruptan olmayan ancak psikotik bozukluklara oranla çok daha sık görülen ruhsal bozukluklardır. Psikiyatrik bozukluk olması için bir dert olması gerekli değildir. Birçok bedensel hastalıkta olduğu gibi, psikiyatrik bozuklukların da kendiliğinden ortaya çıkması mümkündür.

Belirtilerin yeteri kadar araştırılıp araştırılmadığı konusunda kaygılar taşınması mümkündür. “Şu tetkik de yapılsa mıydı” yada “başka bir doktora daha muayene olsam mı” türünden endişeler yaşanabilir. Psikiyatristler tıp doktorudur. Dolayısıyla, yapılan tetkiklere rağmen yakınmalarınızın kaynağının bedensel bir hastalık olabileceğini onlar da düşünmektedir ve şüphe duyarlarsa gerekli araştırmaları yapacaklardır. Diğer doktorlar bir şey bulamadığında değil, psikiyatristiniz bir psikiyatrik bozukluk bulduğunda size tedavi önerecektir. Bu konularda en iyi rehberin doktor olduğunu unutmamak gerekir.

Psikiyatrik tanı ve tedavi süreci geri dönüşümsüz bir tıbbi girişim değildir. Başvuru ve tedaviden en çok yarar şüphesiz başvuranın olacaktır. Yarar sağlanamazsa kolayca ara verilebilir ya da tedavi arayışı başka yönlere kaydırılabilir.

Psikiyatrik bozuklukların doktorlar tarafından bile doğru teşhis edilememesi mümkündür. Önemli olan güven duyulan biri ile sağlıklı bir hasta-hekim ilişkisi oluşturabilmektir.

Tanı dışı kalan psikiyatrik bozukluklar, sağlık harcamalarında gereksiz artışlara, gereksiz tedavi ya da cerrahi girişimlere yol açmaktadır. Boşu boşuna zaman kaybedilmektedir.

Psikiyatrik bozuklukların önemsiz, tedavi edilemez ya da kendiliğinden düzelebileceği şeklindeki düşünceler yanlıştır.

Hastanın sıkıntılarıyla baş etmek için alkol ve madde kullanmak ya da artırmak, gereksiz ve zararlı olabilecek ilaçlara başvurmak gibi kendi kendine tedavi çabaları uzun dönemde daha kötü sonuçlara yol açmaktadır.

TANI DIŞI KALDIĞINDA ve UYGUN TEDAVİ EDİLMEDİĞİNDE NE KADAR ÖNEMLİ SONUÇLAR ORTAYA ÇIKABİLECEĞİNE İLİŞKİN ÖRNEK OLGULAR

1. 60 yaşında, yurt dışında yaşıyor, erkek, üniversite mezunu, bekâr. Aile içi uyumsuzluklar nedeniyle, son zamanlarda çaresizlik hissettiği için tedaviye başvurduğu anlaşılıyor. Yıllardır yoğun bir çalışma temposu içerisinde olduğunu ve büyük paralar kazandığını, küçük bir yerde yetişmiş olmanın da etkisiyle aile içi güçlü bağların bulunduğunu ve büyüklere her zaman saygılı olduklarını ifade ediyor. Yıllardır küçük kardeşinin anlam veremedikleri aşırı harcamalarını kapatmak için maddi destekte bulunduklarını, aile varlıklarının tükenmesi sonucu bunu yerine getiremediklerinde aile içi kırgınlıkların ortaya çıktığını, kardeşlerine yardım etmeye teşvik ettiği için babalarının yoğun pişmanlık ve mutsuzluk yaşadığını, ailede herkesin birbirini suçladığını, önemli fedakârlıklara rağmen kimseye yaranamadığını düşündüğü için depresyonda olduğunu belirtiliyor. Sorulduğunda, çekingen, insan ilişkilerinde duyarlı, hayır demekte zorlanan bir yapısı olduğu, bu nedenle evlenemediği ve küçük kardeşinin kumar bağımlılığı şüphesi ortaya çıkıyor. Tanı dışı kalmış “sosyal fobi” rahatsızlığının etkisiyle de bu durumun ortaya çıkmış olabileceği, aslında iyi niyetle kardeşe yapılan yardımların uygun olmayan bir yöntem olduğu anlatıldı ve tedavi başlatıldı. Kişi psikiyatrik rahatsızlığının da etkisiyle, azımsanamayacak derecede maddi kayba uğradığı gibi, bilmeyerek de olsa kardeşinin yanlış davranışını desteklemişti. Sonuçta aile içi ilişkiler de önemli derecede bozulmuştu.

2. 26 yaşında, bekar, üniversite öğrencisi, bayan. Üniversite başlangıcına kadar çok başarılı olduğu ve saygın bir üniversitede burslu eğitim alma şansını elde ettiği anlaşılıyor. Üniversite 2. sınıftan itibaren yorgunluk, uyku ihtiyacında artma, yoğunlaşamama gibi belirtilerin ortaya çıktığını, zamanla okula gitmekte zorlanma, derslerde başarılı olamama durumunun geliştiğini ve 6 yıl geçmesine rağmen henüz ikinci sınıf düzeyinde kaldığını, kısa süreli bir-iki tedavi girişiminin sonuç vermediğini belirtiyor. Hastada bu duruma neden olanın bir “uyku bozukluğu” olabileceği açıklandı, uygun tedavi başlatıldı, 6 ay itibariyle bir gün bile devamsızlığı yok ve derslerinde hep geçer not alıyor.

Son Söz

PSİKİYATRİK BOZUKLUKLARDA EN ÖNEMLİ SORUN ALANI TEDAVİ DEĞİLDİR. VAR OLAN PSİKİYATRİK BOZUKLUĞUN TANINAMAMASI VE HASTALARIN TEDAVİYE BAŞVURMAKTAN KAÇINMASIDIR.

TANI NE KADAR ERKEN KONUR VE TEDAVİ NE KADAR ERKEN BAŞLARSA TEDAVİ ŞANSI O DENLİ YÜKSEK OLACAKTIR.