Özet: Sınavlarda başarılı olma modern yaşamın kaçınılmaz gereklerindendir. Yeteri kadar çaba gösterilmesine karşın başarının düşük kalmasının nedenleri arasında sınav kaygısının önemli rolü bulunmaktadır. Sınav kaygısı nedeniyle oluşan başarısızlık, başka ruhsal bozukluklara zemin oluşturabilir ya da kişilik gelişimini ve iletişim becerilerini olumsuz etkileyebilir. Önemli sonuçları olmasına karşın, sınav kaygısı genellikle normal kabul edilir ve kalıplaşmış öneriler dışında bir çözüm sunulamaz.
Sınav Kaygısı nedir?
Sınav öncesinde çalışma verimini azaltan, sınav sırasında bilginin kullanılmasına engel olan ve başarının düşmesine yol açan yoğun kaygı olarak tanımlanabilir. Aslında kaygı normal ve yararlı bir duygudur. Kişiyi motive eder. Aşırı olduğu durumlarda ise tam tersi başarıyı düşürebilir.
Sınav Kaygısı ne zaman anormal olarak değerlendirilir?
Sınav kaygısı girilecek sınavın önemi ile uyumlu ise, kişiyi uyanık tutuyor, daha çok çalışmaya motive ediyorsa, çalışıp öğrendikçe azalıyorsa normal demektir.
Sınav Kaygısının belirtileri nelerdir?
Sınav kaygısı olanlarda ortaya çıkan belirtiler kabaca 4 grupta toplanabilir.
Sınav Kaygısının nedenleri nelerdir?
Daha önce hiçbir ruhsal problemi olmayanlarda anormal derecede sınav kaygısı nadiren ortaya çıkar. Anormal düzeyde bir sınav kaygısı ortaya çıkıyorsa bunun nedenleri kabaca 3 grupta toplanabilir.
Baş etme ve sorun çözme gücü zayıf olanlar, yaşamın olağan kabul edilen sorunları karşısında genellikle yanlış çözüm yollarına başvurur ve basitçe çözülebilecek bir sorun, anormal hale gelir. Bir örnekle açıklamak gerekirse, herkes yaşamının bir döneminde mutlaka gribal enfeksiyona yakalanacaktır. Bu istenmeyen ama olağan bir durumdur. Ateş, halsizlik, öksürük gibi belirtiler oluşacaktır. Normalde, bu tür bir enfeksiyona maruz kalan organizmanın koruyucu sistemi yoluyla (immün sistem) belirli bir sürede bu enfeksiyonu atlatması beklenir. Salgın durumlarında yaşlı, çocuk ya da kronik bir hastalığı bulunanlara ilave tedbirler almaları önerilir. Çünkü bu kişilerin özel durumları nedeniyle baş etme güçleri yetersizdir. Kişinin başa çıkma yetisi normal olsa bile, böyle bir enfeksiyon karşısında yanlış tutumlara yönelirse, istirahat etmez, kötü beslenir, sigara içimini artırırsa kolayca atlatılabilecek bir enfeksiyon başka sorunlara yol açacaktır. Sınavlar da, gribal enfeksiyonlar gibi kaçınılması mümkün olmayan, olağan kabul edilmesi gereken, herkesin mutlaka karşılaşacağı normal durumlardır. Sınav durumlarında kişide aşırı tepkiler ortaya çıkıyorsa, başa çıkma gücünde bir zayıflık olduğundan ya da yanlış tutumlara yöneldiğinden şüphelenmek gerekir.
Bu açıdan bakıldığında sınav kaygısı, fark edilmemiş bir ruhsal sorunun ya da birey ve çevresinin başa çıkma gücündeki bir eksikliğin erken habercisi olabilir. Dolayısıyla bir fırsat olarak görülebilir.
Sınav Kaygısının nasıl oluşur?
Sınav kaygısının temelinde sınavla ilişkili işlevsel olmayan düşünce kalıpları vardır.
Bu düşüncelerin elbette bir dereceye kadar gerçeklik payı vardır. Ancak gerçek durum kişinin felaketleştirdiği kadar olumsuz olmayabilir. Kişinin olumlu yönleri de görerek gerçekçi bir sentez yapabilme ve olası alternatifleri de dikkate alma yetisi yok olmuştur.
Sınav Kaygısının anormal hale gelmesine yol açan yanlış davranışlar?
10. Aşırı müdahalecilik: Nasıl, nerede ve kaç saat çalışılacağına, ne yenip, neyin giyileceğine, hangi şehirde hangi okula gitmesi gerektiğine ailenin karar vermesi.
11. Kolaycılık: En ufak başarısızlıkta hemen eleştirilerin yoğunlaşması ya da en ufak olumlu gelişmede aşırı ödüller verilmesi.
Sınav Kaygısı ile nasıl başa çıkılır?
Birçok internet sitesinde aşağıdakine benzer öneriler yer almaktadır;
“Çalışma alışkanlıklarını ve sınava ilişkin tutumları gözden geçirerek yeni bir zihinsel yapılanma yaratmaya çalışmak gerekir. Zaman iyi kullanılmalıdır. Beslenme ve uykuya dikkat edilmelidir. Sınava yönelik çalışmaları son güne/geceye bırakmamak önemlidir. Uygun yöntemlerle kaygının azaltılmasını sağlamak gerekir.”
Zamanı iyi kullanamadığı için etkin çalışamayan ve bu nedenle yoğun sınav kaygısı yaşayan kişiden zamanı iyi kullanması istenmektedir.
Sürekli sınavı düşünmekten kendini alıkoyamayan kişiden, bunu yapmaması beklenmektedir.
Bu öneriler doğrudur ama düşünce tarzını, çalışma, beslenme, zamanı kullanma alışkanlıklarını kolayca işlevsel hale getirmek mümkün değildir. Her olguda sınav kaygısını oluşturan farklı nedenler vardır. Çözüm yolları da kişiden kişiye farklılıklar gösterir. Bu nedenle, sınav kaygısından kurtulmanın en doğru yolu profesyonel destek almak ve tedavi önerilerini eksiksiz yerine getirmektir.
Sınav Kaygısı başka bir rahatsızlıktan kaynaklanıyor olabilir mi?
Benim düşünceme göre, işlevselliği bozacak şiddette olan sınav kaygısı sadece sınav nedeniyle oluşan bir kaygı değildir. Muhtemelen gizli kalmış bir sorunun sınav etkisiyle kaygı şeklinde kendini göstermesinden kaynaklanmaktadır. Sınav kaygısı olanlarda, anksiyete bozuklukları, dikkat eksikliği, gelişimsel sorunlar, öğrenme güçlükleri gibi klinik bozuklukların bulunma olasılığı yüksektir. Bu nedenle sınav kaygısı aslında bu rahatsızlıkların erken tedavisi için bir şans olabilir.
Sınav Kaygısı için tedaviye başvurdum, yararlı olmadı. Ne yapabilirim?
Modern psikiyatri bizlere sınav kaygısı yaşayanların hemen hepsine yardımcı olacak bilgi birikimini sunmaktadır. Şüphesiz her olgu aynı derecede yarar görmeyebilir ancak uygun tedavilerle her olguda gelişmeler kaydetmek mümkündür. Bu gerçekleşmiyorsa ya tedavide ya tedavi edende ya da tedaviyi uygulayanda bir yanlışlık var demektir. Doktorun soruna yeteri önem vermemesi, bir doktora bağlanmayıp, sürekli doktor değiştirmek, ailenin ya da çevredekilerin tedaviyi küçük gören müdahaleleri, geç başvurulduğu halde hemen sonuç beklemek, kendi kendine tedavi etme çabaları sık karşılaşılan yanlışlardır.
Sınav Kaygısının alternatif tedavileri var mıdır?
Ruhsal sorun yaşayanlarda doğru uygulama bir psikiyatriste başvurmaktır. Toplumda ruhsal hastalık yaygın olduğu halde başvuruların düşük olduğu birçok bilimsel araştırma ile açıkça ortaya konmuştur. Psikiyatriste başvurma sınav kaygısı yanında olası başka ruhsal bozuklukların da fark edilmesi ve erken tedbir alınması şansını yaratacaktır. Psikiyatristin olgunun durumuna göre konuşma terapileri ya da ilaç ya da her ikisini birden uygulaması beklenir. Ailenin de tedaviye katılması gerekir.
Bunun dışında hipnoz, bitkisel ilaçlar, gevşeme terapileri gibi yöntemlerin bilimsel dayanağı yoktur.
Örnek Olgular:
Olgu 1: 17 yaşında, erkek, üniversite sınavına hazırlanıyor. Başarılı, uyumlu çalışkan, düzenli, ailesine düşkün bir öğrenci olduğundan söz ediliyor. Aile; sınav yılı olduğu için tüm programlarını çocuklarına göre ayarladıklarını, rahat etmesi için dershaneye bile kendilerinin götürüp getirdiklerini ifade ediyor. Son bir aydır uyuyamadığı, içe kapandığı, çarpıntı, huzursuzluk yaşadığı belirtiliyor. Çalışma veriminin düşmesini sınav stresine bağladıkları ve geçmesini bekledikleri anlaşılıyor. Bir gün önce göğüste sıkışma, çarpıntı, ölüm korkusu gibi belirtiler nedeniyle dershaneyi terk etmek zorunda kaldığı, acil serviste yapılan tetkikler sonrasında “bir şeyi yok” denilerek evine yollandığı, bu durumun psikiyatrik olabileceğini düşündükleri için muayeneye getirildiği bildiriliyor.
Ruhsal muayenede, obsesif ve bağımlı kişilik özellikleri yanında, kaygı bozukluğunun da bulunduğu düşünüldü. Aile ve hastanın oluru alınarak ilaç tedavisine başlandı. Obsesif ve bağımlı kişilik özelliklerine yönelik bilişsel ve davranışçı önerilerde bulunuldu. Hastada 1. aydan itibaren rahatlamalar oldu, bir yıl kadar ilaç tedavisine devam edildi ve sınavda umulan başarıyı göstermesinin ardından, ruhsal anlamda iyi ve stresin olmadığı uygun bir anda ilaç tedavisi sonlandırıldı. Üniversite 4. sınıfta takıntılar ortaya çıkması üzerine yeniden başvurdu. Başarılı bir üniversite hayatı geçirdiği anlaşıldı. Yeniden ilaç tedavisine başlandı ve tedaviden yarar gördü. İşe girdi, ilacını kullanmaya devam ediyor. Hiçbir yan etki yok, bireysel anlamda mutlu, işinde başarılı.
Bu hastada sınav kaygısı gibi başlayan süreç, aslında önceden beri var olan çeşitli sıkıntıların alevlenmesinden başka bir durum değildi. Nitekim iyileştikten birkaç yıl sonra başka bir ruhsal bozukluk şeklinde yineleme oldu. Rahatsızlık uygun tedavi edildiğinde, sınav kaygısının giderilmesi yanında var olan diğer sorunların da üstesinden gelinmiş oldu. İşlevsellikte kayıp yok.
Olgu 2: 26 yaşında, kadın, üniversite 2. sınıf öğrencisi. Sınavlara giremediği için ailesi tarafından getirildi. Çok başarılı bir lise yaşamı olduğu ve şehrin en iyi okulundan dereceyle mezun olduğu anlaşılıyor. Üniversite sınavında beklenenin çok altında bir okulu kazanabildiği ancak aynı stresi bir daha yaşamak istemediği için bu okulda okumaya razı olduğunu belirtiyor. Bölümünü sevdiği ve ilk yıllarda oldukça başarılı olduğunu söylüyor. Göreceli olarak hafif bir stres sonrasında başarılı olamayacağım şeklinde kaygılarının başladığını ve çalışamadığını, bu nedenle de sınavlara girmediğini, zamanla her gün okula gider gibi evden çıktığını ancak okula gitmediğini, ailesi üzülmesin diye de bu durumu kimseye anlatmadığını, 7 yıldır bu durumun devam ettiğini ifade ediyor.
Aile, güvenilir olduğu için çocuklarına inandıklarını, 4 yılın sonunda yüksek lisansa başvurduğunu söyleyen çocukları için okula para yatırmaya devam ettiklerini, tesadüfen ortaya çıkan bu durum karşısında şaşkına döndüklerini belirtiyor. Olay açığa çıktıktan sonra çocuklarının okula devam etmeye başladığını, biraz da olsa çalıştığını ama sınavlara giremediğini, ödevleri yapsa bile teslim edemediğini, “acaba psikolojik mi” düşüncesiyle son çare olarak psikiyatriye başvurmaya karar verdiklerini söylüyor. Ruhsal muayenede, çocukluktan beri kaygılı ve hassas biri olduğu anlaşıldı. Uygun ilaç tedavisine başlandı, öneriler ve ödevler verildi, aylık görüşmelere çağırıldı. 6 aylık sürede sonrasında, devamsızlık yapmadı, tüm sınavlara girdi, geçer not alamasa da, en yüksek not alan ilk 5 kişi arasında yer aldığı belirtildi.
Bu örnek, basit gibi görünse de, tedavi edilmemiş bir ruhsal bozukluğun zararlarının ne kadar büyük olabileceğine bir örnek olması bakımından önemli.
Olgu 3: 19 yaşında, erkek, yaşadığı şehrin en kaliteli okulunda dereceye giren, çok başarılı bir öğrenci. Üniversite sınavına girmesine 8 ay olmasına rağmen sınavı düşünmeden yapamadığını, kendisini sürekli arkadaşlarıyla kıyasladığını ve mutsuz olduğunu, sınavda başarılı olamayacağı korkusunun rüyalarına girdiğini, üniversiteye girse bile istediği okulu kazanamayacağı korkusunun bir an bile aklından çıkmadığını belirterek görüşmeye geldi. Oldu olası sakin ve çekingen bir yapısı olduğu, toplumsal etkinliklerden kaçınmayı tercih ettiği tespit edildi. Tedavi sürecinde kaygılarında belirgin azalmalar oldu, istediği okulu kazandı, sosyal ilişkilerinde gelişmeler gösterdi. Daha sonra yapılan görüşmelerde sınıfı geçemeyeceği şeklinde görülen kaygılar üzerinde çalışıldı. Sorunları daha kolay çözmeye başladığı görüldü.
Olgu 4: 22 yaşında, erkek, üniversite 1nci sınıfta ikinci yılı. Aylardır çalışarak, özel dersler alarak hazırlandığı çok önemli bir sınava girmekten son gece vazgeçtiği için aile içinde yaşanan tartışmalar sonrasında tedavi için getirildi. Sessiz sakin bir yapısı olduğu, son bir yıldır biraz daha fazla içe kapandığı, yeni arkadaşlıklar kuramadığı gibi eskilerden de giderek uzaklaştığı, son aylarda odasından çıkmaz olduğu anlaşılıyor. Aile bu durumu okul başarısızlığına bağladıklarını belirtiyor. Son 2 aydır uyumama, tedirginlik, perdeleri sıkı sıkı kapama, öz bakımında bozulmalar gibi belirtiler ortaya çıktığı ifade ediliyor. Uygun dozda verilen ilaç tedavisi sonucunda hasta okula gitmeye başladı, ders başarısı yükseldi, daha sosyal ve uyumlu olamaya başladı.
Sınav kaygısı gibi klinik görünüm veriyor ama ciddi bir ruhsal rahatsızlığı var. Uygun tedavi ile kısa sürede gelişmeler ortaya çıktı.